Wimbledon Finali ile hem teknik yanıyla, hem de ödül töreninin klas sadeliği ile Alcaraz’ın konuşmasının olgunluğu başta olmak üzere, sosyal medya da detaylarıyla paylaşıldı. Onun için ben sadece tenis dünyasının en saygın antrenörlerinden biri olan şampiyon İtalyan Sinner'ın koçu Avustralya’lı Darren Cahill’in, görüşlerine yer vereceğim:
"Bugün sadece bir Grand Slam finali değildi…Sadece Wimbledon olduğu için de değil! Pek çok nedenden dolayı önemliydi. Birbirleriyle şahane maçlar oynadılar. Bunların hepsinde Jannik, Carlos’u yenebilirdi. Ama başaramadı. Zaferi bir türlü tadamadı! Hep Carlos döndü ve onu yendi. İşte onun için önemliydi. Bugün o yengiye gereksinimi vardı. Bu yüzden, önüne gelen zaferi tatmanın ne denli önemli olduğuna vakıftı."
Ardından başka bir medya mensubu zeka seviyesini ortaya koyan bir soru sordu: “Mutlu musunuz!”. Cahill’in yanıtı fevkalade şık: "Mutluyuz demek hissiyatımızı küçümsemek olur”.
Sinner Wimbledon zaferiyle zirvedeki yerini pekiştirdi. Onu kovalayan Alcaraz ile arasındaki farkı 3.430 puana çıkardı. Onları 6300 puanla başlamak üzere sırasıyla Alman Zverev, ABD’li Fritz, İngiliz Draper ve Sırp Djokovic izliyor.
Pazar günü, Londra açıklarındaki Wimbledon’da durum böyleyken New York’ta “Kulüpler Dünya Kupası” denilen panayırın finaline kaos ve kavga hakimdi. Böyle bir organizasyonda final maçının şov amacıyla saptanılan saatten geç başlatılması; ikinci yarının da “Cold Play” konseri yüzünden geciktirilmesi; Avrupa izlesin diye oyuncuların kavurucu öğlen sıcağına maruz bırakılması; onca ilgime rağmen benim bile adını duymadığım takımların abuk subuk kurallarla bu şampiyonaya dahil edilmeleri sonucu bazı maçların 10-0 gibi skorlarla sonuçlanması; boş tiribünler; yıldız oyuncuların çoğunun yer almaması ve olanların da “bu angaryayı ben neden çekiyorum” havasında” olmaları; final maçından sonra Fransız PSG takımı antrenör ve oyuncularının Chelsea’lilere saldırması; şampiyonluk kupasını vermek üzere sahaya inen ABD Başkanı Donald Trump’ın yuhalanması; şampiyon takıma kupanın replikası verilirken gerçek kupanın Trump’a verilmesi üzerine bir kez daha yuhalanması gibi olaylar salt para için gerçekleştirilen bu organizasyonun ne denli “fuzuli” olduğunu gözler önüne serdi. Umarım kulaklara fısıldanan bu kupanın “Şampiyonlar Ligi” yerine düşünülmesi doğru değildir. Zira “Şampiyonlar Ligi” kuralları da artık bir bilmece halini aldı! Bu bir hazırlık olabilir mi?
Bu arada Wimbledon’da Hanımefendilerin finalinde elit yerler 7.120 ila 32.000 dolar arasında satılırken Beyefendilerin finalinde bilet fiyatları 10.680 ila 49.800 dolar arasındaymış. Diğer 3 grand-slam turnuvalarında Kadınlar ve Erkekler arasında bu fark ABD Doları olarak: Avustralya Açık’ta 1.183 ile 6.850; Fransa Açık’ta 362 ile 655; ABD Açık’ta ise 3.058 ile 23.000 arasında.
Maalesef New York “Ayaktopu Finali” olarak adlandıracağım maçta (Dünya Kupasının finalinin de oynanacağı) Met-Life stadyumunda en elit yerler 718 ile 3.209 Dolar arasında satılmış. Halka ait yerler ise 440 ile 546 dolar arasından 334 ila 473 dolar aralığına kadar düşmüş.
Ve perde !
Bekir EMRE