Başta tenis olmak üzere ülkemizdeki antrenörlerin çoğunluğu sporculuktan gelmedir. Üstelik bu saptamamın (bizim ülkemizdeki kadar geniş çapta olmasa da) dünyaca da geçerli olduğunu sanıyorum. Oyunculuk kariyeri olmadan salt antrenörlük eğitimi görerek başarıya ermiş birileri varsa onları içtenlikle tenzih eder hatta örnek te veririm: Başlıcası Mourinho…Teniste ise Patrick Mouradoglou var.
Dünyanın en saygın antrenörlerinden biri Julio Velasco’dur. Arjantin asıllı olup sonradan İtalya Vatandaşlığına geçen 73 yaşındaki Velasco bir voleybol koçudur. Olimpiyat ve Dünya Şampiyonlukları vardır. Onun öğretileri her spor branşının adeta başucu kitabıdır.
Coppini’nin de önerisiyle Velasco’nun bazı önerilerini sizlerle paylaşıyorum:
Bir antrenör hiçbir zaman eski bir oyuncu hüviyetini sürdürmemelidir. “Koç” bir öğretmendir, oyuncu değil.
"Bir antrenör bir zamanlar olduğu oyuncuyu öldürmeli, yok etmelidir Çünkü geçmişine sarılanlar gerçekten öğretemezler. Baş köşeye çıkardığınız egonuzla, anılarınızla, nostalji ile koçluk yapılmaz. Sizin oyunculuğunuz esnasındaki ne teknik ne taktik ne de algı, bulunduğunuz an için geçerli değildir. 21.yüzyıla 20.yüzyılı empoze edemezsiniz! Bunu uygulamaya kalkarsanız komik durma düşer başarısız olursunuz!
Dünkü madalyalar bugün geçerli değildir. Sadece bir anı olarak kalırlar.
Gerçek bir koç Sokrat gibidir: Empoze etmezler (dayatmazlar), rehberlik ederler.
Yanıtlamazlar, sorular sorarak yönlendirirler. Gelişmeyi teşvik ederler. Atletlerin ortaya çıkmasına yardımcı olurlar.
Çalışmalarını empatiyle sürdürürler: "Onları sizin motivasyonlarınızla değil, kendi motivasyonlarıyla motive etmelisiniz."
İyi bir lider, her insanın farklı olduğunu kabul eder. Zira “Bir sporcu, antrenörünü kopyalamak için değil, kendi itisiyle, güdüsüyle antrenman yapar. Ve başarılı bir koç burada onlara rehberlik yapar, engellemez.
Yetenek tek başına yeterli değildir.
Maç, güç gösterisi yapılacak sahne değildir. Orası her şeyinizi birlikte getirdiğiniz bir arenadır: Duygularınız, tekniğiniz ve asabınız.
Güven, büyümenin gerçek yakıtıdır.
"Çocuklar, ebeveynlerinin ne zaman dürüst olmadığını ne zaman anlarlar bilir misiniz? Onlara inançlarını yitirdiklerinde."
İşte size her ebeveyn için değerli bir ders: Gençlerin yalana ya da baskıya ihtiyacı yoktur. Gerçek bir güvene ihtiyaçları var. Maç kazandıkları için değil, zorluklarla yüzleşmeye başladıkları için onlara inanan, güvenen yetişkinlere gereksinim duyarlar,. Çocuklarınızı veya oyuncularınızı korumanıza gerek yok. Onlara inanmanız yeterlidir!
Başkalarını motive etmek için kendi gerekçelerinize ihtiyaç yoktur…Onlarınkini keşfetmelisiniz.
Yüzleşme insan ilişkilerini geliştirir, doğruya iyiye yönlendirir. Gerilim ise yapılandırır.
Ve gerçek güven şampiyonlar yaratır.
Hoş kalınız.
Bekir EMRE