Bu ülkede yaşanan bazı olaylar insana gerçekten lanet okutuyor. Sorumluluğunun bilincinde olmayan, umarsız, saygısız, terbiye ve nezaket yoksunluğu içinde saldırgan bir toplum görünümü veriyoruz. Okul tatilinde, spor yapmaya gitmiş yetmiş küsur can gitti, sorumlu beyler hala birbirleriyle atışta. Sadece benim can dostumun civan gibi iki oğlu ve iki torunu gitti. Allah inşallah onlara cennet gibi bir yer bahşeder.
İşimiz spor. Çevremize baktığımızda sadece ve sadece kavga ve nifak görüyoruz. İnsanlar spor izlemeye mi gidiyor, kavgaya mı belli değil. Kitleler tuttukları, sevdikleri, gönül koydukları sporcuları, takımları izleyip desteklemeye mi gidiyorlar yoksa rakiplerini yok etmeye mi belli değil.
Açıkcası dostlarla sohbet etmeye randevulaştığımızda siyaset ve sporu dağarcığımızdan soyutluyoruz. Dünyada en mertçe yapılması gereken bir oyun, bir şenlik, adı üzerinde “spor”, bir takım münasebetsizler yüzünden neredeyse savaş alanına dönüştürülecek. Durum bu hale gelmişken, sıfatları spor idarecisi olan kıymet-i kendinden menkul koca koca herifler beşuş çehreleriyle hala medyada birbirine sallamakla meşgul. Bu türler yüzünden ülkenin insanları vatanından milletinden soğuyacak umurlarında değil…Allah müstahaklarını versin!
Gerçekten kusuruma bakmayın bir spor sayfasına bunları yazdığım için ama ben çevremde bu tür, sadece kalpleri çarptığı için insan diyebildiğimiz, tipleri gördükçe insanlığımdan utanıyorum.
Tanrımız bu inanılmaz felakete uğrayarak yaşamını yitirenlere nice rahmet etsin, yakınlarına sabır bahşetsin. Hepinizin başı sağolsun.
-----------------------------------
Avustralya 4.
Avustralya sürmekteyken günümüzün en saygın koçlarından biriyle yapılan bir röpörtaj ilgimi çekti. Dünya 1 numarası İtalyan Sinner koçu Avustralyalı Darren Cahill yıl sonunda işi bırakacağını açıkladı. Nedeni sorulduğunda ise yanıtı şöyle oldu: “İki ya da bilemediniz 3 yıl sonra bu çapta bir oyuncuya verilebilecek bir şey kalmıyor, tükeniyorsunuz. Üstelik süre ilerledikçe oyuncuyla ya abi/abla-kardeş, ya da baba-kız/oğul veya sevgili olabiliyorsunuz. Bu pek sağlıklı bir ilişki değil. Onun için zamanı tükettiğinizde yolları ayırmanın yararı var.” Fevkalade doğru.
Melbourne’da artık yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz. “Z” kuşağı peyderpey ortalıktan çekildi. Ama önceki turnuvaların aksine bunlar pek ortadan kaybolacak gibi değiller. Bazıları kalıcı olup kaşarlandıkça zirveyi zorlayacaklar, diğerleri de sıralamalarda 15-30 arası kalıp sürpriz peşinde koşacaklardır.
Aldığı sonuçlarla GOAT olarak anılan Djokovic yine maçının tehlikeye gireceğini anladığı anda şapkadan yumurta çıkardı! Artık tenis camiası onun rollerine öyle usandı ki sahadaki rakibi bile maçın ortasında sakatlığının taklidini yaptı! Şimdi karşısında Alman Zverev var. O da olmazsa Dünya 1 Numarası İtalyan Sinner ile karşılaşacak. İkisi de onun antikalıklarını yutmayacaklardır. İşi çok zor.
Kadınlarda ise son sürat Sabalenka-Swiatek finaline doğru yol alıyoruz. Yarı-finalde ne Padosa’nın Sabalenka’yı zorlayacağını düşünmüyorum. Keys ise eski bir tenisçi olan yeni evlendiği kocasının devreye girmesiyle daha devamlılığı olan bir oyuna kavuştu. Krittik maçlarda sağı solu pek belli olmayan Swiatek’e kortu dar edebilir. Ama bu formuyla Swiatek’in sadece Keys’i değil Sabalenka’yı da aşarak zirveye ulaşacağını düşünüyorum.
Çift-kadınlar rekabetin en üst düzeyde olacağı bir yarı-final izlettirecekler. Dünya sıralamasında 1 numarada olan 28’lik Siniakova (CZE) – Townsend (USA) çifti ile büyük sürpriz yaparak buralara gelen Rus Andreeva-Shnaider çiftiyle karşılaşacak. Rusların biri 17 diğeri 20 yaşında. Diğer yanda ise dünya 2 ve 3 numaraları var: Dabrowski(CAN)- Routliffe(AUS) ile Hsieh(TPE)-Ostapenko(LVA).
Tanrı güldüğünüz günleri sizlerden ayırmasın!
Bekir EMRE