BEKİR EMRE
Wimbledon ve Quo Vadis Tenis !
Evet dünyanın en prestijli spor organizasyonu olan Wimbledon bu akşamüstü sona erdi. Son olarak erkeklerde İspanyol Alcaraz Sırbistan vatandaşı Djokovic’i yenerek mutlu sona ulaştı. Erkeklerin finali kadınlara nisbeten çok daha zevkli oldu. İkinci setten itibaren korakor bir mücadele ve zirvelere varan bir kalite vardı. “Djokovic’ten geri düştüğü vakit korkun” derim hep…Yine gördük setlerde geri düştükten sonra nasıl bir vites yükseltebildiğini. Ama karşısındaki de yeteneği ile tenis tarihine altın harflerle geçecek biriydi.
Herhalde 2023 oyuncuların ayakta durmakta fevkalade zorlandıkları ve en zevksiz, kalitesiz Wimbledon’lardan biri olmuştur. Oldukça Alcaraz, biraz Djokovic, az da Medvedev ve Eubanks. Kadınlarda da belki Andreeva. İşte o kadar. Gerçi bunda en suçsuz oyuncular. Maalesef tenis sporu yeknesaklığa yönlendiriliyor.
Âkil birileri “dur” demezse mekanik bir oyuna dönüşecek tenis yakında. Çizgi hakemleri yerine “şahin-gözleri”, kule-hakemi yerine “dronelar”, kortta “robotlar”, antrenörler yerine “yapay-zekalı top-makinaları” ve doğal olarak tribünlerde “sıfır izleyici” ! İşte tenisin gittiği yer bu. Bu sporun tepe yöneticileri olan ITF, ATP ve WTA gibi kurumlar ise futbol ve golften sonra tenise de girmek isteyen Arap Sermayesiyle flörtteler. Yıllardır beşinci grand- slam olmak için çabalayan “Indian Wells” ve “Madrid”e izin vermeyen bu kurumlar yakında çöle bir grand-slam yerleştirirlerse şaşırmayın! Nasıl ki futbolun beşiği İngiliz Futbolunda bu Arap Sermayesi, mütevazi kulüpler olan Manchester City, Newcastle ve Aston Villa’yı taş gibi transferlerle başa oynatmıyor mı? Dünya Futbolunun tepe yöneticilerinden biri olan PSG’nin sahibi Şeyh Tamim şimdi de Manchester United’a başlıca talip değil mi ?
Paranın yüzü sıcaktır. Tenisin yöneticileri en efsanevi turnuva olan Davis Kupasını para için futbolcu Pique’nin şirketine satmadılar mı? Tüm yılı kapsayan şahane bir organizasyonu kuşa çevirip kurdukları şirketi de batırmadılar mı? Neden biliyor musunuz? İlgisizlikten! Sayelerinde “Davis Cup” artık mahalle arası turnuvaları kadar bile saygı görmüyor.
Wimbledon’da hala kortta olan bir de Türk Teniscisi var. Kaan Işık Koşaner. Eleme usulü oynanılan 14Yaşaltı turnuvasında üç maçından ikisini kazandı. Şimdi “Teselli Turnuvasını” oynuyor. İlk maçını da kazandı. Melisa Ercan ise kızlarda ilk turda çekişmeli bir skorla yenildi. Bu gençleri bu tür turnuvalarda görmek insanı umutlandırıyor. Zaten gençlerde bir sorunumuz yok. Yaşaltı ve gençler turnuvalarında alınan sonuçlar hiç fena değil. Bizim sorunumuz topraktan yeni çıkmış bu cevherleri yontarak onları profesyonel ortama hazırlayabilecek engin geçmişi ve tecrübesi olan birinin bir türlü istihdam edilememesidir. Bir türlü patlama olmamasının nedeni de budur.
Tüm gün boyu canlı olarak yağlı-güreş yayınlayabilen TRT, Wimbledon gibi dünya olayını daha kapsamlı ekrana getirse daha şık olmaz mıydı. İlk turlarda illa yıldızların antrenman yapar gibi oynayacakları maçlar yerine çekişmeye aday mücadelelere ve güzel tenise dönük maçlar yayınlansa daha profesyonelce olmaz mıydı? Genç sporcularımıza örnek olması için tüm dünyanın gelişimini izlediği 19’luk Andreeva’nın(RUS) bir maçını izletmeniz yerinde olmaz mıydı…Gençliğin ilgisini ekrana taşısanız fena mı olurdu? Kız kaç tur geçti biliyor musunuz? Ama galiba ben boşa konuşuyorum…Bu ülkenin en saygın uluslararası turnuvasını yayınlamaktan bile imtina eden anlayış Andreeva’yı mı yayınlayacak ? Bunları yazarken üç spikeri ve yayın ekibini tenzih ederim. Onlara teşekkür borçluyuz.
- Çift Erk.: Koolhof (NED) & Skupsky (GBR);
- Çift-Kdn.: Hsieh (TAİ) & Strycova (CEK) vs. Hunter (AUS) & Mertens (BEL);
- Karışıklar: Pavic (CRO) & Kitchenok (UKR);
- Jünyor Erk.: Searle (GBR);
- Jünyor Kız.: Bartunkova (CEK) & Ngounoue (USA);
- Efsane Kdn.: Hingis (SUI) & Clijsters (BEL);
- Efsane Erk.: Bryan & Bryan (USA);
- Tekerlekli Sand. Erk.: Hewett (GBR);
- Tekerlekli Sand. Kdn.:Van Groot kazandı.
Hoşkalınız…
BEKİR EMRE
16 Temmuz 2023, Pazar 21:00
Ne Yaptın Habibi !
Üçüncü grand-slam finalini oynuyorsun. Yani bu konuda tecrübelisin. Ne de güzel başlamıştın maça. Her şey senin için iyi de gidiyordu. Rakibini kırıp ileri de geçmiştin. Sonra birden ne oldu…Sanki cereyan kesildi ! Varlar gitti, yoklar geldi. Yarım saati biraz aşkın aldı götürdü Çekyalı seti.
Fevkalade ilginç ! İkinci sete sanki birinciyi copy-paste etmişlerdi. Yine öne geçti…Rakibini kırdı…Cerayan yine kesildi…Çekyalı geri geldi…Oyunları eşitledi…Sonra rakibini kırdı ve kendi servisini alarak mutlu sona ulaştı (6-4, 6-4). İşte bu kadar kısa.
Arap Habibi bugün adeta bir duvara tosladı. Zira Çekyalı şampiyonluk puanı ve birkaç drop- shot hariç, onun toplarını son derece sükûnetle geri çevirmekten başka hiçbir şey yapmadı.
En zevksiz finallerden biri olarak tarihe geçecek.
Umudumuz erkek finali.
Hamiş.: Kadın Tekerlekli Sandalye şampiyonluğuna efsane “De Groot” ulaştı bir kez daha !
BEKİR EMRE
15 Temmuz 2023, Cumartesi 18:00
Final Four!
“Tenisin “Final Four”u bugün başlıyor. Alcaraz (ESP) – Medvedev (RUS) , Djokovic (SRB) – Sinner (ITA). Hadi bakalım buyrun tahminleri açtık…İsterseniz ben sizlere biraz hınzırlık yapayım : Finale Medvedev ile Sinner kalır. Niye mi? İkisi de geçmiş maçlarından ders almışlardır diye düşünüyorum.”
Yukarıdaki paragraf dün maçlar başlamadan yazılmıştır. Ama anlaşılan başta Sinner sonra da Medvedev derslerini hiç çalışmamışlar. Djokovic Wimbledon’daki tenisçilerin tümünden bir gömlek üstün. İsterseniz bu adamı son derece antipatik bulun ama gerçek budur! Hal böyleyken bu adamı kendi oyunu ile yenemezsiniz. Koskoca maç esnasında Sinner hiçbir şey yapamadı…Sırp raket rakibiyle adeta kedi-fare gibi oynadı. Tatsız tuzsuz sıkıcı bir maç oldu.
Alcaraz – Medvedev maçı ise öncekinin tam tersi oldu. Maçta tenisin tüm güzelliği vardı. Kalite, çekişme, mücadele hepsi üst düzeydi. Medvedev için üzüldüm ama heyhat, rakibi kendisinden çok üstün vasıflar taşıyor. Onu yenmek için belki de yegane çare oyununu bozmaktı…Rus bunu beceremedi !
Gerçekten Alcaraz gittikçe tekdüze bir hale gelmekte olan bu güzel spor için bulunmaz bir nimet. Bir kez daha belirtiyorum: Spor robotlarla güzelleşemez, ilerleyemez ve hele hele izleyici hiç toplayamaz. İzleyicisi olmayan bir spor yok olmaya mahkumdur.
Bu spor Sinner’lerle, Ruud’larla, Bublik’lerle, Paul ve Fritz’lerle, Shapovalov’larla, Norrie’lerle hiçbir yere gelemez. Onu güzelleştirecek, ilgi odağı haline getirecek, izleyici çektirecek olanlar Alcaraz, Medvedev, Eubanks, Berrettini, Kyrgios tipi, bir karakter özelliği olan oyunculardır. Maça çıktıkları andan itibaren değil oyunlarında, yüz ifadelerinde bile donukluktan öte bir mimik bile oynamayan, robotlaşmış, fiziksel mükemmeliyetten başka en ufak bir özgünlük taşımayanlar değil. O fiziksel mükemmeliyet Macar katanalarında da var!
Dünkü yazımda değindiğim gibi bugün kadınlar finalini sinirlerine hakim olduğu takdirde Jabeur’ün kolay kazanacağını tahmin ediyorum. Yarınki erkek finalinin ise öncelikle mükemmel tenise sahne olacağını ve yarı-finaldeki oyununu tekrarlayabilecek bir Alcaraz’ın buradan yengiyle çıkacağını düşünüyorum. Aksi takdirde Djokovic’i yenemez. İyi hafta sonları…
BEKİR EMRE
15 Temmuz 2023, Cumartesi 11:00
Sıkıcı Kadınlar!
Hadi Jabeur-Sabalenka maçı neyse de, Çekyalı Vondrousova ile (kortların belki de en sempatik tenisçisi olan Fransız Monfils’in eşi) Ukraynalı Svitolina maçı insanı izlerken bezdirdi. Çek raket hiç sıkmadan 1 saat 15 dakikada finale kaldı. Svitolina ise kendine altın tepside sunulan olanağı kullanamadı. Açıkcası bu.
İkinci yarı-final maçı olan Jabeur-Sabalenka karşılaşması ise sürekli dövünen iki rakete sahne oldu. Kortta sanki tenis maçı değil de bir trajedi ortaya konuluyordu. Mücadele çok, kalite ise ayaklar altında!
Bir saate yakın süren ilk seti “Kaplan” lakaplı 1.83’lük Belarus vatandaşı Sabalenka tie- break’ten aldı…İkinci sete Tunuslu Jabeur anlaşılmaz bir şekilde bitik başladı. Çift hatayla servisini verdi. Stresi atlatan “Kaplan” bu armağanı sömürmeye çalışıyordu. Maçın en güzel puanları 4-3’ten sonra oldu. Belaruslu bir an önce sonuca gitmeye, Tunuslu ise toparlanmış ve karşısındaki büyük güce karşı oyunu çeşitlendirip, rakibinin oyununu bozarak dayanmaya çalışıyordu.
Sabalenka’nın aceleciliği biraz da telaşa dönüşünce hatalar silsilesi başladı ve Jabeur önce rakibinin servisini kırdı, sonra da ileri geçip ve beklenmedik bir şekilde setleri eşitledi. Sabalenka korkunç güçlü. Ancak her puanı güçle kazanmaya çalışıyor. Böyle olunca da basit-hatalar oluşuyor. Dokunsa kazanacağı puana öyle bir vuruyor ki top neredeyse diğer stadyuma gidecek! Yarı-final oynayan bir tenisçi bu korkunç gücüyle korttan dışarı attığı rakibine karşı fileye gelmeyi ancak son puanda mı aklına getirir. Pes! Kazanacağı nice maçı resmen salt bu yüzden yitirdi. Kaçıncıdır!
Jabeur akıllı ve sabırlı. Rakibinin bu açığını gayet sakin bir şekilde oyunu çeşitlendirerek bir uzun - bir kısa, bir slice - bir spin, bir paralel - bir kruvaze ile sömürdü. Diğeri de gittikçe daha dellendi ve maçı kaybetti. Bizler de rahat bir nefes aldık bu ömür törpüsü maç nihayet bitti diye!
Cumartesi finalde ne mi olur !? Latife mi ediyorsunuz…Vondrousova’nın bana göre en ufak bir şansı bile yoktur. Tebessümüyle yüzünde çiçekler açan Jabeur bir grand-slam kazanan ilk arap kadın tenisçi olacaktır. Artık hakkıdır. Çok çabaladı yıllardır. Hoşkalın.
BEKİR EMRE
13 Temmuz 2023, Perşembe 20:00
Tabi ki Djokovic !
Dünyanın en prestijli tenis organizasyonu olan Wimbledon her zamanki söylentiler ve sosyal medyanın çirkinlikleri ile başladı. Biliyorsunuz Wimbledon Birleşik Krallığın sömürgecilik zamanından kalma bir kurallar manzumesidir. Beyaz haricinde hiçbir şey giyemez oyuncular. Birkaç yıl önce Serena Williams’ı siyah külot giydiği için sahaya çıkarmamışlardı da kıyamet kopmuştu. Bu yıl kadın oyunculara muayyen günlerinde renkli iç çamaşırı giyebilmeleri için verilen izin sanki etkinliğin başlıca gelişmesiymiş gibi bir hava yaratıldı.
Diğer yandan dünya sporunu korumak ve geliştirmekle yükümlü kurumların siyaseti spora sokmamak için gösterdikleri çabaların ne denli bir balon olduğunu bir kez daha gözlemlemiş olduk. Politikanın çirkin yüzü artık iyice palazlanmış ve teniste kendisini karar mekanizmalarına seçtirecek kadar güçlü.
Geçtiğimiz yıl uluslararası tenis camiasındaki en güçlü ülkelerinden Rusya ve Belarus’lu tenisçileri Wimbledon kabul etmedi. Bu yıl karar düzeltildi ama garip bir nüansla : Bu oyuncuların ülkeleri ve bayrakları isimlerinin yanlarında belirtilmeyecek. Ne güçlü bir tepki değil mi! Yahu bunu belirtseniz ne olur belirtmeseniz ne olur. Aslında belirtmeyerek tenise yeni ilgi duymaya başlayanları daha da ince araştırmalara girmeye bu oyuncuları daha yakından tanımaya teşvik etmiyorlar mı?
Tenise “beyaz spor” adının verilmesi en püritan spor olması ve çok uzun bir süredir ufak tefek 6nedenle renklerin en sadesi olan beyazdır. Bu beyazlığı da bir zorunluluk olarak kabul eden yegane turnuva da Wimbledon’dur. Alın size bir başka ikilem: “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu”. Bu savaşı Sabalenka, Azarenka, Medvedev mi çıkardı. Orduların Ukrayna’yı istila etmesini Kasatkina ile Rublev mi emretti. Füzeleri Safiulin ile Pavlyuchenkova’mı gönderdi! Hadi canım siz de. Efendim Ukrayna’lı raketler Rus ve Belarus’luların ellerini sıkmayacak, tebrik etmeyeceklermiş. Diğerleri de bundan öyle korktular ki hemen savaşa son verdiler! Artık ergenlikten çıkmış sporcuların çocukluk tezahürlerini bir kenara bırakıp daha olgun yaptırımlara yönelmeleri yerinde olacaktır. Spora kendi açmazlarını bulaştırıp kirletmesinler. Siyaset bir kez kendisine açık bir kapı bulursa ağzınızla kuş tutsanız onu çıkaramazsınız.
Her grand-slam’de bir serseri-mayın çıkar. Bu kez de bir rahibin oğlu olan ABD’li Eubanks türedi. Göreceksiniz aynı Karatsev, McDonald, Seyboth-Wild, Pouille gibi onu da Londra’dan sonra ancak görebileceksiniz. Halbuki karşı sekste bu her turnuva da olmuyor! Kırk yılın başında jet-sosyetenin ya da partilerin yıldızlı gecelerine kapılan Raducanu ve Kanadalı Bouchard gibileri çıkıyor ama bu ikili gibi aynı süratle yok oluyorlar. Kadınlar her zamanki gibi adımlarını daha sağlam atıyorlar ve dolayısıyla başarılarını sürekliliğe bağlayabiliyorlar…Kalıcılar. Örnek mi istiyorsunuz: Alın size Ostapenko, Kvitova ve hatta Sabalenka ve kadınsal nedenlerle ara verip dönen Bouzkova, Svitolina ve niceleri gibi. Çoğu grand-slam’de olduğu gibi Wimbledon’da da ikinci haftaya girildiğinde ABD’li raketleri görmek zor. Kadınlarda 19 erkeklerde ise 13 sporcuyla girdikleri turnuvada sadece birer mensupları kaldı. Onlar da Keys ile Eubanks. İkisinin de işi pek zor. En sevilmeyen şampiyon ünvanını ağzıyla kuş tutsa bırakmayacak Djokovic ise şüphesiz bu turnuvadaki tenisçilerin hepsinden bir gömlek üstün. Üstelik fevkalade rahat bir fikstür çekmişti. Adeta antrenman yaparmışçasına geçti tüm rakiplerini. Henüz bu adamın vites yükselttiğine pek şahit olmadık. Artık Alcaraz’ı da iyice tanıdı. O bile rakip olamaz Djokovic’e diye düşünüyorum. Onu zorlayabilecek yegane raket Medvedev ama o da çimeni sevmiyor.
Kadınlar fikstürü ise gerçekten zevkli maçlara sahne oluyor. Bu denli çok raketin birden şampiyonluğa aday olması nadirdir : Sabalenka, Jabeur, Rybakina, Jabeur ve Svitolina…Beşi de mutlu sona ulaşabilir. Ben bir Rybakina-Sabalenka finali izlemek isterdim ama ne yazık ki aynı bölümdeler. Sabalenka favoridir. Ancak Svitolina’nın engin tecrübesini ve zekasını unutmayın.
Kader Nouni isimli hakeme hala görev verilmesine ise şaşmamak elde değil. ATP listesinden yıllar önce adeta uzaklaştırılan, kırdığı potların, yaptığı hataların haddi hesabı olmayan birine hala Wimbledon gibi bir turnuvada görev veriliyorsa bunda Fransız Federasyonun çok büyük baskısı olmalı…Hadi bakalım alın size bir şeytan avukatlığı ! Hoşkalınız.
BEKİR EMRE
12 Temmuz 2023, Çarşamba 17:00